Boğaziçinde Şevkli Seferler ve Günlük Hayat

Boğaziçi, yüzyıllar boyunca İstanbul’un en güzel ve en hareketli bölgelerinden biri olmuştur. Ancak bugünkü gibi şehirli bir hayat orada her zaman var değildi. On sekizinci yüzyılın sonlarına kadar Boğaziçi’nde oturanların büyük çoğunluğu balıkçılar, bağcılar ve bahçıvanlardan oluşuyordu. Bu halk, geçimini denizin bereketi ve toprakların verimiyle sağlıyordu. İstanbul’la ilişkileri ise oldukça sınırlıydı; bazıları yılda bir kez bile şehre gitmezdi Private Tour Istanbul.

Pazarkayıkları ve Boğaziçi Köylerinin Ekonomisi

Boğaziçi köylerinin en önemli geçim yollarından biri “pazarkayıkları” idi. Bu kayıklar, köylerde üretilen balıkları, meyve ve sebzeleri İstanbul pazarlarına taşırdı. Aslında “pazarkayığı” ismi de buradan gelir. Bu kayıklar, sabah erken saatlerde köyden hareket eder, İstanbul’a gidip ürünlerini satar ve akşamüstü tekrar köye dönerlerdi.

Dönüş yolculuğunda ise köylerin ihtiyaç duyduğu temel eşyaları getirirlerdi. Böylece bir yandan şehirle ticaret yapılırken, diğer yandan köylerin günlük ihtiyaçları da karşılanmış olurdu. Bu kayıkların çoğu, köylerin cami ve vakıflarına ait olup, kazançlarıyla köy halkına hizmet ederdi Boğaziçi Mehtaplarının Şiir ve Mûsikîdeki Yeri.

Yazlık Hayat ve Yalıya Göç Geleneği

Boğaziçi sadece köylüler için değil, İstanbul’un ileri gelenleri için de ayrı bir cazibeye sahipti. Devlet adamları, zengin tüccarlar, Müslüman ve gayrimüslim İstanbul eşrafı, ilkbaharın ortalarında şehirdeki konaklarını bırakarak Boğaziçi’ndeki yalılarına taşınırlardı. Bu “yalıya göç” geleneği, yaz mevsiminin keyfini Boğaz’ın serin sularında ve yeşil yamaçlarında çıkarmak için yapılırdı.

Sonbahar ortasında ise havalar soğumaya başlayınca bu aileler tekrar şehirdeki konaklarına dönerlerdi. Göç zamanı, mevsimin durumuna göre biraz erken ya da biraz geç olabilirdi. Göç sırasında da pazarkayıkları veya özel gemiler kullanılırdı.

Kayık Kültürü ve Boğaz Teferrüçleri

Yalı sahiplerinin çoğunun, evlerinin önündeki kayıkhanelerde bir veya birkaç kayıkları bulunurdu. Bu kayıklar, hem Boğaz gezintileri hem de misafir taşımak için kullanılırdı. Büyük yalı sahiplerinin hizmetinde kayıkçılar, hamlacılar ve bendegânlar (hizmetkârlar) da bulunurdu.

Boğaz’da yalısı olmayanlar ya da sadece bir iş için oraya gitmek isteyenler ise İstanbul limanındaki iskelelerden “kiralık kayıklar” tutardı. Bu kayıklar günümüzdeki dolmuşlar gibi çalışır, belirli iskelelerden yolcu alarak Boğaziçi köylerine sefer yapardı. Ancak işi acele olan biri, tüm kayığı kendisi kiralayabilirdi.

Kayık Fiyatları ve Seyahat Düzeni

Kiralık kayıkların ücretleri, İstanbul kadılığı tarafından belirlenirdi. Fiyatlar, kayığın büyüklüğüne ve kürek sayısına göre değişirdi. Bir çifte, iki çifte, üç çifte veya dört çifte kayıklar vardı. Bu sistem, İstanbul’da ulaşımın ne kadar düzenli ve kurallı olduğunu da gösterir.

Boğaziçi, hem bir yaşam alanı hem de bir geçim kaynağı olarak, Osmanlı İstanbul’unun vazgeçilmez parçasıydı. Balıkçılar, bahçıvanlar, yalı sahipleri, kayıkçılar ve gezginler, Boğaz’ın bu eşsiz güzelliğini kendi dünyalarında yaşar, her biri Boğaziçi’nin o dönemdeki renkli hayatına farklı bir ses katardı.

Sonuç olarak, Boğaziçi’nde “şevkli sefer” yalnızca bir yolculuk değil, aynı zamanda bir hayat tarzıydı. Denizin üstünde kayıklarla yapılan bu seyahatler, hem ticaretin hem de zevkin bir parçasıydı. Her kürek darbesiyle İstanbul’un kalbine biraz daha yaklaşılır, her dönüşte ise Boğaziçi’nin huzurlu köylerine yeniden kavuşulurdu.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top